Türk Halk Müziği’nin emektar isimlerinden, yüreği sazla, sözü halkla yoğrulmuş bir sanatçı: İbrahim Ocak. Yıllardır halkın acısını, sevincini, özlemini ve isyanını türkülerine taşıyan Ocak, bugün sanatçıların yaşadığı yalnızlığa ve değersizleştirmeye dikkat çekiyor. Kendisiyle uzun ve samimi bir sohbet gerçekleştirdik. Söyledikleri hem düşündürücü hem de derinden yaralayıcı.
“Biz Halkın Sesiyiz Ama Duvarlara Konuşuyoruz”
– Sayın İbrahim Ocak, yıllardır halk müziğiyle halkın içinde, halkın sesi oldunuz. Bugün sizi en çok üzen nedir?
En çok içimi acıtan şey; sanatçının artık toplumda bir karşılığının kalmamış olması. Halkın sevinciyle sevinen, acısıyla ağlayan, dağ başındaki bir çobana da, şehirdeki işçiye de ses olan biz sanatçılar artık görmezden geliniyoruz. Sanki toplumun neşesine, hüznüne dokunan biz değilmişiz gibi... Sanki biz hiç var olmamışız gibi...
“Bir Klip Çekmek Lüks Değil, Mücadele”
– Son dönemde üretim anlamında ne gibi zorluklar yaşıyorsunuz?
Klip çekmek, yeni eserler üretmek artık neredeyse imkânsız. Bir klibin çekiminden montajına kadar her kalem ciddi bir maliyet demek. Ama tüm bu zorluklara rağmen, kendi imkanlarımızla bir şeyler üretmeye çalışıyoruz. Fakat ne acıdır ki; bu emekler hemşehrilerimiz tarafından yeterince karşılık bulmuyor. Paylaşılmıyor, dinlenmiyor, destek verilmiyor. Yüreğimizi koyduğumuz eserler bazen 3 Bin 5 Beş Bin kişiyle sınırlı kalıyor.
“Düğünlerde, Derneklerde Sanatçılar Unutuluyor”
– Eskiden sanatçılar yerel düğünlerin, şenliklerin vazgeçilmeziydi. Bugün nasıl bir tablo var?
Eskiden bir düğünde, bir derneğin gecesinde saz çalınır, türkü söylenirdi. Bizler çağrılırdık, halkla bir araya gelirdik. Şimdi bakıyorum; düğünlerde DJ var ama bağlama yok. Dernek gecelerinde halk müziği yok, yerel sanatçılar yok. Bizler çağrılmıyoruz. Kendi yöresinin sanatçısını görmezden gelen bir toplum olduk. Bu unutulmak, değer verilmemek çok yaralayıcı.
“Belediye Programlarına Sanatçıları Çağırın”
– Peki ya yerel yönetimlerden beklentiniz nedir?
Belediyelerin düzenlediği festivaller, kültür günleri ya da özel etkinliklerde hep dışardan isimler davet ediliyor. Evet, elbette büyük isimler gelsin. Ama bu toprakların sanatçılarına da yer verilsin. Bizler bu ilçenin, bu yörenin, bu kültürün sesiyiz. Neden kendi insanına sırt döner ki bir belediye? Ben buradan tüm yetkililere sesleniyorum: Dışardan sanatçı getireceğinize, kendi yöremizin sanatçılarına değer verin. Onları da programlarınıza çağırın, sahne verin, destek olun!
“Sanatçılar Üvey Evlat Muamelesi Görüyor”
– Bu söz çok çarpıcı: “Sanatçılar üvey evlat muamelesi görüyor.” Bu ne demek sizce?
Açık söyleyeyim: Bir sanatçının bir kamu kurumuna gidip destek istemesi, yardım talep etmesi neredeyse ayıp sayılıyor. ‘Ne işi var burada?’ gibi bakışlar... Oysa sanatçı halkın aynasıdır. Biz sadece sahneye çıkan biri değiliz. Toplumsal hafızayı taşıyan, kültürü aktaran kişileriz. Ama ne yazık ki, hiçbir yerden el uzanmıyor. Maddi destek bir yana, manevi destek dahi yok. Bu da bizi, “değersiz” hissettiriyor.
“Toplum Sahip Çıkmazsa, Sanat Susar”
– Son olarak halkımıza ne söylemek istersiniz?
Benim tek isteğim şu: Sanatçınıza sahip çıkın. Dinleyin, paylaşın, çağırın, alkışlayın. Bu kültürü yaşatmak hepimizin görevi. Sanatçılar yalnız bırakılırsa, türküler susar. Ve türkü susarsa; dağ, taş, mezra, ova da susar. Biz halkız, biz bir bütünüz. Birbirimize sahip çıkmazsak, kimse bize sahip çıkmaz...
Not: Bu çağrı yalnızca İbrahim Ocak’ın değil, onun nezdinde tüm yerel sanatçıların, halk ozanlarının, bağlama ustalarının, sesini duyuramayan halk müziği emekçilerinin çığlığıdır. Kültürümüzü yaşatmak istiyorsak, onları görmezden gelemeyiz.