Nasıl başlanır böyle bir yazıya? Hangi sözcük yeterli olur ki anlatmaya seni… Hangi kelime, hangi cümle, hangi metafor tarif edebilir içimizdeki boşluğu? Yüreğimize çöken bu tarifsiz acıyı hangi satır hafifletebilir?
Sırrı Süreyya Önder…
Adını andığımızda yüzümüzde tebessüm, gözlerimizde bir parıltı belirirdi. Çünkü bilirdik; onun adı geçti mi, orada umut konuşulacak, orada barışın dili dile gelecek, orada yaralı gönüller sarılacaktı. Şimdi sessizlik var… Derin bir sessizlik. Artık ne o gülümseyen gözlerle bakan bir Sırrı’mız var ne de sesiyle yüreğimize dokunan bir adam. Bu dünyadan bir Sırrı Süreyya geçti. Ve ardından bir dev gibi acı bıraktı.
Sırrı abi sadece bir siyasetçi değildi. O, bir vicdandı. Ezilenlerin sesi, hor görülenlerin yüreği, dışlananların nefesiydi. Sokağın ruhunu bilen, halkın dilinden anlayan, en karanlık zamanlarda bile bir mısrayla, bir şiirle içimizi ısıtmayı bilen bir kişiydi o. Mizahıyla yaraları sarar, zekâsıyla zihinleri aydınlatırdı. Hem güldürür, hem düşündürür, hem de bir çift sözüyle insanın yüreğini sarsardı.
Meclis kürsüsüne çıktığında sadece konuşmazdı; sanki tarihle hesaplaşırdı, bu coğrafyanın bitmeyen acılarını dile getirir, sesi bastırılmışların çığlığı olurdu. Kimsenin cesaret edemediğini söyler, kimsenin yanaşamadığı yaraya parmak basardı. Ama bunu yaparken de insanı incitmeden, kırmadan, barışın dilinden sapmadan yapardı.
O bir köprüydü. Türk ile Kürt’ün, Alevi ile Sünni’nin, sol ile sağın, mazlum ile zalimin arasına örülmek istenen duvarları yıkmaya çalışan bir köprü. Barışın, kardeşliğin, ortak bir gelecek hayalinin en güzel sembollerindendi. Ve bizler… O köprüden yürüyenler… Şimdi ortasında kalakaldık. Bir tarafı yıkılmış bir geçitte, gözlerimizde yaş, elimiz boş, kalbimiz kırık...
Onun ardından bir hüzün değil sadece; bir boşluk da kaldı. Onun ardından söylenmemiş sözler, yarım kalan düşler, tamamlanmamış cümleler kaldı. Her birimizin yüreğinde ayrı bir iz, ayrı bir anı, ayrı bir umut bıraktı. O umutları yaşatmak şimdi bize düşer. Çünkü Sırrı Süreyya, bir ömür boyu bu topraklara umut ekti.
Şimdi barış güvercinleri gökyüzünde uçuyor belki, ama senin olmadığın bir gökyüzü eksik, yarım, soğuk… Çünkü sen, gökyüzünün maviliğini şiire döken adamdın.
Gidişinle kelimeler yetim kaldı Sırrı abi, cümleler öksüz. Bu ülkenin vicdanı bir sesini kaybetti. Ama sen, bizlerin yüreğinde, mücadelemizde, türkülerimizde, şiirlerimizde hep yaşayacaksın. Seninle başlayan o düş yarım kalmayacak.
Bir gün bu memleket barışa kavuşursa –ki kavuşacak– bil ki o barışın mayasında senin adın, senin emeğin, senin cesaretin olacak.
Hoşça kal Sırrı Süreyya…
Hoşça kal yüreği güzel adam…
Bize senden kalan bir çift kelime: Umut ve direniş…
Haydar Sürgeç